İnsana Yolculuk

İnsana Yolculuk
www.norradyo.com

26 Şubat 2011 Cumartesi

BEN 'INSAN'I ISTE BUNDAN SEVERIM

VIZGELIR!


Sevgili arkadasim Nuray Bayindir'in persembe aksami beni aramasiyla haberim oldu  her bir cizimini, her bir rengini, her bir satirini izlerken ve  okurken icimde besledigim, inatla vazgecmedigim 'INSAN'a duydugum sayginin ne kadar da hak edilesi olduguna beni  bir  kez daha inandiran sergiden...

"Adil Okay'in sergisi var" dediginde ilk tepkim; "Diyarbakir gurubundan tanidigim Adil Okay mi?" oldu... "Evet bir mahpus resimleri sergisi" diye ekledi Nuray...
"Mutlaka gormek ve Adil beye bu emeginden oturu bizzat tesekkur etmek isterim." dedim.

Sergi eski adiyla Ahmet Kaya Kurt Kultur Merkezindeydi...
Ismi hala duruyor kapinin girisinde kocaman harflerle...
Kurtce ismi: Akadêmiya Hunêr û çand a Kurdîstanê.
Ilk kez geliyordum buraya...
Ahmet Kaya'nin adini gormeyle  duygularimin huzunlere  kaymasi dogal bir surec gibi gelisti ruhumda...
"Merak etme sevgili Ahmet sen de benimlesin, beraber gezecegiz sergiyi" sozunu vererek girdim iceri, kapiyi acarak beni simsicak karsilayan canlarla birlikte...
Unutuldugunu sanmamaliydi... 
Bizimleydi hep, bilmeliydi...

Bundan sonrasini nasil anlatmaliyim bilemiyorum...
Tanistigim guzel INSAN'larin kendilerini mi anlatmali yoksa serginin uzerimde yarattigi etkiyi mi?
Sergiden sonra duzenlenen paneldeki her ulkeden konusmacinin inancla,  ozde de soylediklerini yasadiklarina vucut dilleriyle bastiklari muhurden mi  soz etmeliyim?

Oncelikle benim acimdan son derece verimli birkac saat yasadigimi soylemeliyim...
Serginin hikayesini  sanki cok siradan bir is yapmis gibi anlatan sevgili Adil Okay'i dinlerken bir yandan da sergilenen cizimlerdeki detaylarda sakli yurekleri kesfettikce duydugum hayranligi ve saygiyi anlatmak isterim en cok...
Diyarbakir yahoo gurubundan zaten biliyordum  Oyku'nun mektuplasma seruvenini...
 Evet seruven.. Bu sozcugu bilerek sectim....

'Seruvende tehlike vardir,  cesaret vardir...
Bazen kendinize, bazen de birilerine yardim icin atilirsiniz seruvene...
Burada benim olcum "Yasam severlerin" seruven anlayisidir ki sanirim bunun uzerini vurgulamaliyim yanlis anlasilmamak icin...

"Olum severlerin" seruven anlayisi tam ziddi bir surec izler ki su an konumuz disidir gecelim...

Insanin yasama sarilisindaki azmi, onuru gordum ve dinledim ...
Bu bir sergiden cok daha fazlasiydi... Fazlanin kaca carpimiydi bilemiyorum...
Bu sergi insanin yasama her kosulda sarilisi, zalime inceden inceden karsi durusuydu...

"VIZGELIR" karikatur dergilerinin adi...
Bu nasil bir anlatimdir tek sozcuge sigdirilmis... 
Yasadiklari onca aciya, haksizliga karsi onurlu ve buram buram umut kokan duruslarini baska hangi sozcuk boylesine kisa ve net anlatabilir? 
Bu karikaturun onunden ayrilamadim...
Tekrar tekrar donup seyrettim...
Naksettim zihnime...Unutmamaliydim asla....
Fotograf karesinde dondurdu  o ani sevgili Adil Okay, ne de guzel etti...
Ne cok tesekkur borclandim kendisine bilmez...

Birincisi;  "Ben tek basima ne yapabilirim ki?"  cumlesindeki kolayciliga siginan insan kardeslerime verecek bir cevap daha sundugu icin bana tesekkur ederim...

Ikincisi; haksiz yere hapishanelerde yillarca tutulan, hasta, olumu beklerken bile egemenin bas egdirmeye calistigi kardeslerimize umut oldugu icin tesekkur ederim...

Ucuncu tesekkurum bu degerli emegini usenmeyip Paris'e tasiyarak kendisine tesekkur etme firsatini bana sundugu icindir...
Her biri ayri ayri uzerinde soz edilmeyi hak eden mektuplar, zarflar, birer sanat eseri kartlar ve karikaturler...
Bu insanlarin ellerini tek tek sIkmak istedim...
Tek tek sarilmak hepsine...

Kenarda bir masa ve uzerinde, icinde hapishanede yatan insanlarimizin adresleri yazili fislerle dolu bir sepet, onun hemen yaninda ziyaretcilerin dusunce ve duygularini paylasmalari icin konmus  bir defter...
Kalemi aldim, yazmak icin oturdum ve yazili son sayfasi acik halde duran defterdeki imzayi gorunce hemen etrafima bakindim, imzanin sahibi degerli  Sehmuz Guzel'i gorme umuduyla "Sehmus  bey de burada mi?" diye sordum...
Az once ciktigini uzuntuyle ogrendim...
Yine gorusemedik Sehmus dostla...
Bu kacinci kacan randevuydu be can?
Vardir bir hikmeti deyip teselli etmeye calistim kendimi...
Ama telefon  tasimadigina uzulmedim desem yalan olur  Sehmus can bilesin... 
William Saroyan'in, tam olarak hatirlamadigim ama suna benzer bir sozu vardir;
 "Herkes yasarken hakkinda birkac soz edilmeyi hakeder."
Iste bu baglamda, bu isi gercekten layikiyle yerine getirdigin icin, degerlerimize yasarken kulak verip, onlarin hikayelerini kitaplastirdigin icin sana da uzun zamandir aktarmayi  dusundugum tesekkurumu iletmek isterim...
Emeklerin, hassasiyetin icin sagol sevgili Sehmus ...

Yazimi yazdim ve  sepetten bir isim de ben cektim...
Okudum... Gulumsedim..."Yine mistik birseyler dolaniyor" dedim kendi kendime...
Diyarbekir hapishanesinden bir cani secmisti elim...
Ne ister benden Diyarbakir?
Neden hep "Buradayim Anjel" diye seslenir bana ?
Gelecegim dinlemek icin bana soyeleyeceklerini "Sirrini Taslarina Fisildayan" dogdugum sehrimin....
Kulagima fisildayacaklarini kendime saklayabilecek miyim?
Iste bunu bilemem, hic bilemem...

Soyledim sizlere bu,  sergiden cooook cok fazla bir seydi...
Ben yasam severlerle  bulusmustum yeniden...
Sevgili Adil Okay gerceklestirdigi bu inanilmaz calismayla yeniden;  "Umuda siginmak tembelliktir" diyen sozdeki gercek payini hatirlayip umudun kendisi olma hallerinin bizlere daha cok yakistigini deneyimlemenin keyfini surdum...

Son soz mu yazmaliyim?
Yok yaz(a)mayacagim bugun...
Varsin boyle yarim kalsin bu satirlar...
Cunku oyle cok sey var ki yaziya dokulemeyen...
Bitirmis olmak icin bitirmek bana  gore degildir varsin yarim kalsin bu yazim...
Boyle kabul edin, hosgorun...
 "Ben INSAN'i iste bundan severim!" dedim ya hani; bunu anlayin yeter bana..

Anjel Dikme
Paris
27.2.2011
00:16:09






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder