İnsana Yolculuk

İnsana Yolculuk
www.norradyo.com

20 Şubat 2011 Pazar

YATAKTA YASAYANLAR





Adini simdi aciklamak istemedigim bir menejerlik ve yayin sirketi, radyo programimda beni dinledikten sonra, sesimin rengini begenip bana bir teklifte bulundu...
Sesimin kullanilacagi bu calisma, dalinda 'ilk' olacak ...
Uzun soluklu bir calisma sureci gerektiren bu projenin gerceklesebilmesi icin benim Istanbul'a gelip studyoya girmem gerek.
Zamaninin gelmesini bekler bu gerceklestirmeyi cok istedigim calisma.
Bu nedenle surekli iletisim halinde oldugumuz bu sirketin sahibiyle gecen gunku bir sohbetimizde bana " Senin kitaplarini ben yayinlayacagim, sirketimizin yazarlarindan olmani istiyorum" diye yeni bir teklifte daha bulundu.

Kitaplarimi yayinlamayi istediklerini daha once de laf arasinda soylemislerdi ama oylesine gecmistim...
Bu sefer kacamadim ve "Ilk kitabim Lîs yayinlarindan cikacak mart ayinda ama isterseniz hastaligimin baslangici ve seyriyle ilgili bir kitap tasarlarim uzun zamandir.
Ilgilenirseniz bunu size yollarim." dedim
"Evet, hemen yazmaya baslayin lutfen" dediler.
Kitabin icerigine dair detaylari konustuk ve bu motivasyonla ben hemen yazmaya koyuldum. Zaten gundelik yasamimda hic durmadan zihnimde donup donup yazdigim, en cok "Beni yazmalisin" diye dayatan kitabimi.
Birinci bolumu bitirdim,ikinci bolumun sonunda biraz ara vermek istedim.
Aci anilari yazmak, o anlari tekrar an ve an yasamak demekmis tekrar deneyimledim.
Rahmetli babam, kendi anilarinin devamini yazmasini istedigimizde "Yazamiyorum kizim, sinirlerim bozuluyor, o anlari yeniden yasiyorum" derken ne cok hakliymis...Nur icinde yat babam.

Verdigim arada televizyonu actim.
Fransiz devlet televizyonunun TF1 kanalinda "C'est Quoi  L'Amour?" programina denk geldim..
"Sevgi Nedir? diye soruyor ve ornek yasamlari, siradisi(!) iliskileri aktariyordu izleyicilere.

Bu geceki programin konusunu ve konuklari ogrenince gulumsedim.
'Gel de mistik bir cevap bulma bu tesadufte' diye dusunmeden edemedim.
Sirasiyla gidecegim.
Ilk cift; her ikisi de tekerlekli sandalyedeler, erkek 50 kadin ise 40 yasinda. Bir dans kursunda tanismislar ve asik olmuslar birbirlerine.
Sasirmayin. Bu konularda ortaya cikar avrupanin farki. Engellilerin katildigi bir kurstur bu.
Evlenirler ve cocuk sahibi olmak isterler. Yaparlar istediklerini.
Nasil da guzel bir bebek tanrim...
Mavi mavi bakan gozleriyle, mutluluk gulucukleri saciyor.
"Baskalari altini degisirken donup duran bebegim, ben tek elimle altini degistirdigimde sanki biliyormus gibi durumumu asla kimildamiyor ve sabirla isimi bitirmemi bekliyor. Yardimcimiz sasiriyor bu duruma." diyor tekerlekli sandalyesindeki anne.
Esiyle birlikte sinemaya, tiyatroya gidiyorlar. Basbasa aksam yemekleri yiyorlar restoranda.
"Mutlu olmak icin herseye sahibiz" diyorlar yureklerinin sicakligini yansitan guluslerle...

Ikinci cift; cok guzel bir kadin otuzlu yaslarinda. Kisa kesilmis saclariyla, kendi durumuyla dalga gececek kadar cesur durusuyla beni kendine hayran birakti.
Yeryuzunde 900 kiside bulunan cok nadir bir hastaligin kurbani.
Ne yazik ki 12 yasindaki ogluna da tasimis bu hastaligini.
Esi O'nun bu hastaligini bilerek evlenmis kendisiyle.
Birbirlerine bakislarinda gorebiliyorsunuz bu sevgiyi.
Ayak ve el parmaklarinda gelisen bir hastalik.
Acidan ayaklarinin ustune basamadigindan evin butun islerini dizlerinin ustunde yapiyor. "Bugun dizlerim saglam ama agrimaya basladilar. Onlar da yorulursa baska bir cozum bulacagim" diyor gulerek.
Tekerlekli sandalyede sokaga cikmayi yeni yeni kabullenmis.
Esi hafta sonlari karisinin rahat etmesi icin elinden geleni yapiyor.
O'nun calismasina izin vermiyor ve sevdigi kadina hizmet ediyor mutlulukla ama acisini dindiremedigi icin yuzune yerlesmis bir caresizligin acisi esliginde.

Ucuncu cift; Senegal'de tanismislar.
Kadin Fransiz bir Hristiyan, erkek siyah derili, gulunce aydinliklar yayan bir Musluman erkek. Cok gencler otuzlu yaslarda her ikisi de.
Burada da hasta olan kadin.
Ilk cocuklari 4 yasinda henuz. Hastaligi cok hizli ilerlemis. O da tekerlekli sandalye ile cikabiliyor sokaga.
Ikinci bebegine hamile. Bu ikinci bebek icin cok dusunmusler cunku evde her isi baba yapiyor. Yemek, temizlik, alisveris vs. .
"Ozel birsey yapmiyorum cok normal yaptiklarim. Tek uzuldugum sevdigim insana yardim edememem. Caresizligim." diyor.
Bir bebek gibi bakiyor esine.
Kucaginda tasiyip arabaya koydugu an "Uf! zordu." demesine icim yandi ama saygiyla. Cocugunu ve annesini tasimisti, haksiz sayilmazdi. :))
Bu genc adama hayran oldum en cok.
Kendi ozel ilgi alanlarini da aksatmiyor sevdigi sporu yapiyordu, calisiyordu.

Dorduncu cift; kadin 1, 28cm boyunda, erkek son derece yakisikli ve saglikli.
Birinci cocuklari sarisin dunya tatlisi bir kiz cocugu ve saglikli.
Ikinci cocuklarinin annenin kaderini paylasacagini bilerek istemisler ve  su anda sekiz yasinda olmasina ragmen sadece 3 yas cocugu kadar gelisimi var bedenen. Zeka yasi normal seyrinde.
En zorlarina giden insanlarin kucumseyen, yargilayan bakislari.
Sanki normal(!) olmanin, normal sayilmanin bir olcusu varmis gibi.
Bu yazinin konusu bu olmadigindan geciyorum simdi bunu.

Tum bu gercek yasam hikayeleri bana kendi gercegimi dusundurdu haliyle.

23 yillik arkadasim olan spondylarthritis-ankylosant'la iliskimi ve bana cok pahalliya mal olan   arkadasligini.
Asinda davetsiz bir misafirliktir yaptigi bu  yuzsuzun ama neylersiniz ki basa gelen cekiliyor. :))
Gittikce ilerleyen, sonunda tekerlekli sandalyede gezintilere onay vermek zorunda kalacagim gunlere gebe bir hastalikla yasamayi kabullenmektir  bu anlayacaginiz...
Gunlerimin cogu yatakta gecer.
Uzanarak yazmak zorundayim yazilarimi.
Uzanarak okumak zorundayim kitaplari.
Yani hep bir uzun oturus halindeyim. :))
Bir haftadir receteyle sahip olunabilen bir 'mercedes'im var.
Memlekette var mi ben gibi kullarin gunluk yasamini kolaylastirmak icin tasarlanmis bu gibi seyler bilemiyorum.
Olmadigini dikkate alarak anlatayim biraz.
Surmesi yormasin diye kocaman tekerlekli tasarlanmis, onunde alisverisinizi koyabileceginiz bir sepeti, yoruldugunuzda oturabileceginiz sandalyesi olan bir arac.
Itiyorum gidiyor. Ben onu degil, o beni tasiyor.
Nasil mutluyum bir haftadir.
Oleeeyy diye bagirasim geliyor.
Kendi alisverisimi kendim yapabiliyorum artik kimseye muhtac olmadan.
Bu nasil bir ozgurluktur ben gibi yasami boyunca her isini kendisi yapmis, aktif bir insan icin bilemezsiniz.

Tum bu yazi neden yazildi merak ediyorsunuz biliyorum.
Soyleyecegim.
Hani insanlar evlenirken soz verirler ya birbirlerine "Iyi gunde kotu gunde, hastalikta ve saglikta" diye.
Ustelik hristiyan dinine mensup olan ben gibi kullariniz en kutsal sayilan yerde, 'Horan'*da veririz bu sozu birbirimize.
Oysa gunumuzde ne azdir bu sozunu tutanlar.
Soylemek kolay, yapmak zordur cunki.
Neden mi zordur?
Sevgi... Gercek sevgi olmayinca zordur.
Yukaridaki hikayeler bana; saglikli iken  evlendigi esinde bir sure sonra ortaya cikan hastaliklardan sIkIlan ve "Bu agrilarin tutunca bir yer olsa da gitse. Gecince geri gelsen. " diyen,
ifade etmek icin sifat bulamadigim insanlarin varligini hatirlatti aciyla...

Siz agrinizdan sagdan sola donmekte zorlandiginiz icin rahatsiz olan ve; " Bu yataktan ya sen git, ya ben gideyim" diyen buyuk bir askla sevdiginiz erkeginizin bencilce tutumunu hatirlatti.

Bir zamanlar bir yerlerde okumustum.
Neredeydi su an hatirlamiyorum ama hayatlarini bilincli olarak yatakta gecirmeyi secen insanlardan soz ediyordu.
Yemeklerini yatakta yiyor, kitaplarini yatakta okuyor, resimlerini yatakta yapiyor, yapilabilecek her seyi yatakta yapiyorlarmis.

Ne dusundum biliyor musunuz?
Guluyorum kendi halime.
Siz gulmeyin ne olur.
Umut fakirin ekmegi derler ya hani iste oyle bir sey bu...

Derim ki kendi kendime; belki ben de bir gun bu yatakta yasamayi sevenlerden biriyle karsilasirim ve hayat ortagim olur kimbilir?

Insanin sadece bedenden ibaret bir yaradilisi olmadiginin bilincine ermis kullar da olmali bir yerlerinde yeryuzunun.
Kadini bir delikten ibaret goren zihniyetin, bu bakis acisiyla erkegi de birkac gram etten ibaret bir mahlukata indirgediginin korlugunde olanlara en guzel cevaptir sizlere anlattigim bu gercek yasam hikayeleri....

Tum bu yasam kahramanlarina ben kendi adima minnettarlik duydum.
Umudumu yeniden yeserttikleri icin...
Ve; bekliyorum seni diyorum...
Sadece sevginin kendisi olmayi birlikte deneyimlemek icin...
Geleceksin biliyorum...
Gelde sadece SEVGI olalim birlikte...
Utanmadan yasayalim son demi...

Sadece 'INSAN' olmanin keyfinde...

Anjel Dikme
Paris
21-2-2011
2-59-59


2 yorum:

  1. Sevgili Anjel;
    Dogaya dogru sorulari sormayi becerebilirsek,cevaplarin gelip bizi bulmasina sasmamaliyiz aslinda. Yaklasik 2 haftadir bir arkadasimmin engellilerle ilgili bir projesi icin cizim yapmam gerekiyordu ama bir turlu kafamda netlesmedi ne cizecegim.Simdi yazini okuyunca cizgi filmlerdeki gibi ampul yandi kafamda. Tesekkurler

    YanıtlaSil
  2. Guzel bir amaca hizmet éden canlara, bir damla da olsa katkisi olduysa ne mutlu bana.
    Duygularinizi yazma nezaketi gosterdiginiz icin cok tesekkur ederim.

    YanıtlaSil