İnsana Yolculuk

İnsana Yolculuk
www.norradyo.com

30 Mayıs 2010 Pazar

ÇEKMEDİK HİÇ BİR ŞEYDEN, AMİRA ZİHNİYETİNDEN VE YOLDAŞ PANCUNİLERİMİZDEN ÇEKTİĞİMİZ KADAR-1


Aşağıda, aslında iki bölüm olarak tasarlanmış olan, ikinci bölümünü henüz yazmadığımdan yollamak için beklettiğim yazıyı bulacaksınız.

Bu konuyu yazma gereğini patriklik tartışmalarını izlerken duydum...
Birinci bölüm, bu kavganın hiç de yeni olmadığını, konuya çok da aşina olmayan cemaat mensuplarımıza biraz olsun anlatması bakımından, önemli bulduğum alıntılardan oluşuyor...
İkinci bölümde ise bu konudaki kendi görüşlerimi yazacağım...

Hani "Özür dilensin " deyip duruyoruz ya...
Ne düşünüyorum biliyor musunuz uzunca bir zamandır?
Bence önce "Hay"in "Hay"dan özür dilemesi gerek...


En son Şirinoğlu örneğinde olduğu gibi, görüyorum ki yüzyıllardır halkının sesine sağır kulaklarıyla Amira Zihniyeti iktidarını sürdürmektedir. :((


Anjel Dikme
ÇEKMEDİK HİÇ BİR ŞEYDEN, AMIRA ZİHNİYETİNDEN VE YOLDAŞ PANCUNİLERİMİZDEN ÇEKTİĞİMİZ KADAR



( I.Bolum )


Hay toplumunun kendi içindeki tartışmaları soğukkanlılıkla izlediğinizde, yazımın başlığını oluşturan bu iki olguyu tespit etmenizin hiç de zor olmadığını göreceksiniz...


Konuyu, yıllar önce ilk kez okuduğumda, beni üzüntülü şaşkınlıklara sürükleyen bir kitaptan alıntılar yaparak açmak istiyorum...


Kitaptan alıntılara geçmeden önce, Fransız televizyonunda bir belgeselde dinlediğim hikâyeyi anlatmak isterim...
Napolyon; Osmanlı’yı karıştırmak için kullanılabilecek azınlıkları tespit etmelerini ister danışmanlarından...
Bir sure sonra sonuçlar ellerinde Napolyon’un karşısına geçerler ve şunları söylerler:


-"Ermeniler hariç hepsini kullanabiliriz efendim. Ermenileri kullanamayız çünkü onlar çok sadıktırlar Türk’lere, nerdeyse Türk'leşmişlerdir..."
Bunun üzerine Napolyon:


-O halde önce Ermeni'leri bölün. der
Ve böylece baslar, Hin Hayastan'da misyonerlik faaliyetleri ve Hay'ların Katolikleştirilme hikâyesi...
Alıntılar yapacağımız kitaba dair bilgiler şöyle;
Yazan: Y.G.Cark, 1953 yılı Yeni Matbaa-İstanbul basımı, Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler (1453-1953)

İşte ilk alıntımız:
Sayfa:27

"İstanbul’un zaptından evvel az sayıda, fakat sonra günden güne çoğalan Ermeniler, yüz seksen senelik bir ikametten sonra, şehrin yerlisi olmuşlardı. Bu tarihten az evvel veya az sonra gelen Ermeniler yeni gelme sayıldılar ve yerliler tarafından pek o kadar iyi karşılanmadılar. Sebebini arayacak olursak, yeni gelenlerin içinde daha fazla sanatkâr, bilhassa kuyumcu, sarraf, mimar bulunması idi. Hatırlardadır ki bunların bir kısmı Kırım’dan, tüccar olarak zaten minevvelinden Cenevizlilerle münasebetleri vardı. Diğer kısmı İran’dan, Gürcistan’dan gelme kimselerdi. Buna rağmen büyük ekseriyeti de yontulmamış ve çiftçi köylülerden ibaretti."


"Pek tabii idi ki yerliler ve taşralı veya şarklı addedilen bu sonuncular arasında mücadele kaçınılmaz bir hal alacaktı.

Görüleceği veçhile, bu kardeş kavgaları gittikçe genişleyerek son zamanlara kadar devam edecek ve çok vahim bazı neticeler doğuracaktır. Adeta Ermenilerin mukadderatı üzerine büyük rol oynayan âmillerden olacaktır. Dahili anlaşmazlıklar yüzünden zayıflayan birliği içinden kemirecek olan kara ve melun kuvvetlere zemin hazırlayacaktır.
Sayfa:28


"Yerliler umumiyetle Kilikya dan Türkiye’ye hicret etmiş bulunmakta idiler.
....Kilikya'da bulunan halk ve ruhanilerin kısmi âzamisi Romaya itaat ediyorlardı, etmeyenlerin de etmeye temayülleri fazla idi. Bu itibarla Kilikya Ermenileri gerek kanaatle, gerekse menfaat için Katolikliği kabul etmiş veya etmek üzere bulunuyorlardı.


İran hudutları dahilinde Ermeniler bu vaziyeti pek beğenmediler, derhal delegeler vasıtası ile faaliyete geçerek Kilikya’yı Roma’dan ayırmak isteyenlerden bir grup teşkil ederek 1441 senesinde Eçmiazinde (Erivan) yeni bir kursu tesis ettiler. Orada oturan reisi ruhani Gatogikos unvanına malik olacak, ve diğer memleketlerde bulunan bütün Ermeniler Ecmiazini ruhanî merkez olarak tanımaya mecbur tutulacaklardı.


İstanbul’un zaptından sonra Bursa’dan İstanbul’a gelen eski Kilikyalılar (1) ise, gerek ruhanî gerekse sivilleri eski ruhanî merkezleri olan Sis'e bağlı olduklarını izhar ettiler. Nasıl ki, Bursa piskoposu Ovakim Sis (Adana) ruhani reis (Gatogokos) tarafından gönderilmiş ve o kürsüye bağlı bulunuyordu. İstanbul’un zaptını müteakip Sultan Fatih tarafından İstanbul’a davet edilerek patrik kürsüsüne oturan Ovakim gibi birçok piskopos ve patrikler 50 sene kadar Kilikya ruhani reisliğine merbut kaldılar. Bunların hepsi yerliler partisini teşkil ettiklerinden çok kuvvetli elemanları vardı."
Sayfa:29

" Günün en nüfuzlu adamı ve yerlilere liderlik yapmayı deruhte eden Abro Celebidir. Hükümet tarafından sevilmiş olduğu için 1664 senesinde Köprülüoğlu Fazıl Paşanın bezirgânbaşı (alım satım amiri) olmaya muvaffak oldu (1). Fırsattan istifade ederek, Abro Çelebi her istediğini yaptırır ve her kararlarını tasdik ettirirdi. Bu adam diğer nüfuzlu çelebileri de etrafında toplayarak 1664 senesinde Ecmiazinden ayrı bir merkez olarak tanınmasını istedi. Türkiye Ermenilerinin yegâne ruhani ve idarî merkezi İstanbul olacaktı. Bunlara Roma taraftarları oldukları için "Horomlu"lar partisi denilirdi.

"Yerlilerin esas gayesi Şarktan gelen Ermenilerin cemaat işlerine karışmalarını menetmekti."


"Şarklılar veya Eçmiazin taraftarları partisi ise mutlak surette millet işerine müdahale etmek istedi. Bilhassa patrikler seçiminde halkın da iştirakini temin etmek, ve bu suretle ermeni kilisesinin güya ananesi olan halk iştirakini sağlamaktı. Fakat esas gaye gizli tutuluyordu ki, o da İstanbul patriklik kürsüsüne Eçmiazin taraftarı oturtarak, İstanbul ve Türkiye ruhanî kürsüsünü doğrudan doğruya Ecmiazin nüfuzu altına koymaktı. Malûmdur ki Sultan Selim I. nin 1513 tarihinde İranlılara karşı galibiyetlerinden sonra, sark vilayetlerinden İstanbul’a esir veya serbest olarak birçok Ermeni geldi ve yavaş yavaş yerleşti. Bunlar şarklılar partisini teşkil ederek gayelerine ulaşmak için canla başla çalıştılar. Adetlerini burada tatbik etmek istediler. Yani, patrik seçiminde halkın da iştirakini istediler.
Bilindiği gibi ve eski fermanlar mucibince patrik veya ruhanilerin seçimi doğrudan doğruya ruhaniler tarafından yapılır ve bilâhare hükümetin tasvibine sunulurdu.
Şarklıların istekleri bu itibarla bu eski ananelere bir hücum sayıldı.


Bundan dolayı buna alışmayan yerliler, hayret ve nefretlerini beyan etmekten çekinmediler."
Ne dersiniz, çok da bir şey değişmemiş değil mi?

Anjel Dikme
Subat-2010
Paris


Sayfa 28-(1) Ermenilerin Kilikya’dan İstanbul’a hicreti hakkında (bak. J. de Morgan, Histoire du peuple arm. sah.293


Sayfa 29-(1) Ormanyan, Askabadum isimli eserinde II 2552 aynı eserin 2555 ci sahifesinde Ermeni patriği Egyazar'in hükümete müracaat ederek Köprülüoğlu'ndan Ecmiazin mümessillerinin memleketten uzaklaştırılmalarını temin ettiğini demekte ise de Ecmiazin taraftarlarının Köprülüoğlu'nun samimilerinden olan Kaymak HAN'ini elde ettikleri için kararın geri alındığı keyfiyeti de tarihî bir hakikattir (bk. çamçiyan, III, 714)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder