İnsana Yolculuk

İnsana Yolculuk
www.norradyo.com

5 Şubat 2010 Cuma

BAŞKA NEDİR Ki HAYAT....

Merhaba dost adayları!(gerçekci olmak geldi içimden birden) :))

"Ama insanlarla ilişkilerinde, yapay bariyerleri kadırmaktaki azim ve inadına hayran olduğumu da belirtmeliyim.Yapay bariyerleri iyi tesbit ediyorsun. Bunları yılmadan teker teker ayıklayıp asıl öze ulaşmayı iyi beceriyorsun.Senden öğreneceğim çok şeyler olduğunu hissediyorum. Öğrenmeye başladım bile."


Demiştin ya dost...İşte tam da bu cümlelerindi onca şeyi düşündürten bana...

Sadece bir programa sığmazdı cevaplarım, bu nedenle öncelikle burdan sizlerle paylaşmayı istedim düşündüklerimi...


Bu inanılmaz bir saptamaydı herkese dair...İnsana dair, günümüzdeki tüm ikili ilişkilere dair...


Sizlere ne demek istediğimi, neden söz ettiğimi somut bir hikayeyle anlatmaya çalışacağım...


İstanbul'dayız, yıl 1992, Nişantaşı'nda gümüş mağazası açılışı var (sadece gümüş satan ilk mağazadır bu)...

Tüm pasaj komşularına açılış davetiyesi verilmişti, çevredeki mağazalara verildiği gibi...


Her şey çok guzeldi...Gelen misafirler, tebrikler, çiçekler, kokteyl , güzel bir gündü yaşanan...

Sadece karşı komşum Ayten Koroğlu, merhabadan vazgeçtim , yüzümüze bile bakmamıştı...

Kötü bir gününde demek ki diye düşünmüştüm...

Bu kötü günü (!) tam iki yıl sürdü...Iki yıl beni izledi...Müşterilerime davranışlarımı, diyaloglarımı, her şeyi izlemişti (sonradan öğrendim)...


Bir sabah; aynı anda dükkanlarımızı açıyoruz, "günaydın" dedi bana...


Sanki o gün açmışım, sanki o gün gelmişim ben o pasaja "günaydın " dedim sevinçle...


Ve böyle başladı bir dostluk...

Hikayesini öğrendim sonra, babası O çok küçüken terketmiş onları, 9 yaşında bir sabah anneciği O'nu okula bırakıp işine gitmek için ayrılmış...Birkaç saat sonra polisler okula gelmişler ve bu küçük kızı annesinin cesedini teşhis etmesi için morga götürmüşler ...

Kendisini okula bıraktıktan sonra bir araba kazasında can vermiş annesi...


İstanbul'u bilen dostlar, bilmem daha anlatmama gerek var mı?

İstanbul da 9 yaşında yapayalnız kalan bi kız çocuğunun başına neler gelebilir?

Neler yaşamıştır hayatta kalmak için, cok da zor olmasa gerek sizler için tahmin etmek...


Ama her şeye rağmen O, onuruyla ayakta kalmayı başarmıştı...

İşte bu mücadele içinde yaşadıklarından dolayı nefret ediyordu insanlardan...

Hiç kimseye güveni yoktu...

Bir gün bana "sen bana insanları yeniden sevmeyi öğrettin " demişti...

Yaşamımda duyabileceğim en güzel sözlerdi bunlar...

Acılarla kat kat kabuk bağlamış bir yürek, soyunmuştu kabuklarından...

Nasıl da yeşil yeşil bakardı...

Nasıl da sevgi aşığıydı...

Tam bir yaşamseverdi...Ama çok öfkeliydi, çünkü çok incitilmişti...

Üzgün olduğu günlerin ertesi sabahında, bir gül alırdım, üzerine birkaç sevgi ve güzel dileklerimle dolu, yüreğimden akan sözcükler karaladığım kağıdı ekleyip, kapılarımızın üstünde her zaman yarım açık olan camdan içeri atardım, geldiğinde bulsun ve güne güzel başlasın diye...Hala saklıyormuş yazdığım kağıdı...


Söyleyin dostlar ne olur?

Başka nedir ki hayat?

Kazanmadan yürekleri, yıkmadan 'yapay bariyerleri' nasıl anlamlandırırız bu lanetlenmiş Dünya'yı?


Ben Kirkor denen bir canı aramışım iki kere ve yüreği yumuşamış, "kim bu kız demiş? Ne ister ki acep?
Neden arar ki beni? "

Ne mi ararım Can?
Sendeki seni, sendeki beni ararım...


Sendeki senler çıktıkça açığa, ben de soyunurum kendime çırılçıplak, bir adım daha yaklaşırım kendime...

Sen sana yaklaştıkça, yaklaşır olurum ben bana...Nasıl güzel bir maceradir bu!


Kazandıkça Ayten Ayten'ini, kazandıkça Kirkor Kirkor'unu, Anjel'dir asıl kazanan Anjel'ini...


Sizler için değildir bunca emek ve zaman harcamam, yanılmayın sakın; kendim içindir tüm çabam...İnsan kalabilmemin tek yoludur bu...


İnsan dostlar farkettikçe kendi değer ve varlıklarını ben de o oranda insan kalırım...


Yıkın tüm yapay bariyerleri dostlar...

Yorgunsunuz bilirim, ben daha mı az yorgunum sanırsınız...

Ama; biz bizde dinlenebiliriz ancak...Yok başka yolumuz...


Size "aptal mısın? sen çok safsın"... diyenlere aldırmayın, tıkayın kulaklarınızı tüm 'olumsever' argumanlara, dinleyin 'yaşamsever' sesleri ki her yerdedir inanın, duyun yeter ki!


Ben dinledim ömrüm boyunca, vazgeçmedim dinlemekten, çok yandı canım ama kazanç hanem kabardı uzun vadede...


Bugün sizlere kazandığım iki canı anlattım...


Her birimiz yaşadığımız evrenin bütününü oluşturan parçacıklarıyız, çember gibi düşünün, çemberi oluşturan noktalardır ve her noktası eşit değerdedir...Şayet bir noktayı silersek , çember artık çember olma özelliğini yitirmiştir, eksiktir...


Eksilmeyelim dostlar!

Yıkalım yapay bariyerleri, keşfedelim insana dair ne varsa...


Ne güzel, ne bitmez bir serüvendir bu, bir bilseniz!



Meleğiniz :))


09-12-2007

10:41

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder