İnsana Yolculuk

İnsana Yolculuk
www.norradyo.com

19 Aralık 2010 Pazar

"HICLIK'TE RANDEVU"


Yillar yillar once degerli dostum Harut Ozer'in "Yazmalisin arkadasim!"
 deyisini hatirlayarak  uyandim az once...
Saat sabahin 05:34'u...

Dostumun bu sozune cevaben kaleme aldigim Agosta 1996'da okuyucu kosesinde yayinlanan ilk yazimda sordugum gibi sormalardayim yine; NEYI YAZMALIYIM arkadasim?

Bursa sporlu taraftarlarin $u icler acisi pankartini mi? : "Ermeni kopekler, Besiktasi destekler."

Yoksa NorRadyo'daki yayinim sirasinda bana yazan dinleyicimin yine icler acisi sozlerini mi?
"Anjel hanim ben X koyundenim, bizim oralarda  sizlerden kalan yer adlari kullanilir hala. Siz iki kisiyi ust uste gomermissiniz. Bu iki kisi gomulen mezarlarda altin olurmus.(ya sabir cekiyorum)
Yok boyle birsey diyecek oluyorum "yok yok gecen yaz ben makinamla gittim arastirdim, makinam delirdi " diye saflikla(!) devam ediyor anlatmaya.
Oyuna  katiliyorum ben de "Bana bak Silvan'li dedemin ailesinin biraktigi bir kup altin alacagim var isterim payima  duseni" diyorum.
"Ne demek, ben cok sey istemiyorum. Bana yeteni alir gerisini sizin kurumlara veririm, sizlerin hakki bu" diyor, bu sozleriyle beni ne kadar yaraladigini bilmeden...
Konusma Anjel sus ve dinle sabirla, diyerek kendimi telkin edisimi mi anlatayim arkadasim?
Bir yandan canli yaptigim programi devam ettirmeye calisirken, diger yandan; gozpinarlarim gozyaslarimla zorlanirken;  tekrar tekrar OLULERIMIZI RAHAT BIRAKIN ARTIK! diye haykiran ic isyanlarimi mi anlatayim?

Sona ve Zekeriya'nin trajedisini mi yazayim arkadasim?
Zekeriya'nin amca tarafindan hiristiyan olan akrabasi  sevgili Lena'nin persembe gunu gozlerinde gordugum aciyi mi anlatayim?
Markar Esayan'in cok dogru tesbitiyle 1915'in artcilari hala surmekteydi.
 Bitmiyordu, bitmiyordu...
Yalanlarla kusatilmis yasamlarimiz ozgurlesemiyordu...
Esiriydik, yuzleselemiyen bir gecmisin...
Esiriydik yalan yasamlarin...
Bize birakilmayan yasamlarimiza sahip cikmaya calisirken, yasam hirsizlarina donusuyorduk...
Acilardan baska birseye gebe olmayan durumlarin ozneleri olmaya daha ne kadar devam edebilecekti ANADOLU'mun insanlari?

Ne cok aymazliklar vardi izledigim, caresizlik degil cozume dair sorgulamalarla gecen her dakikasinda $u gunlerimin...

Yazmak, yazmak da hangi birinden baslamaliyim?
Isim yazmak bilirim...
Yazamadim mi sancilardayim...Huzursuzum...
Ama anlamsiz, ise yaramayacak sozcukler karalamak bana gore degil be arkadasim...
Bilir misin, susmak bazen en buyuk eylem gibi gelir bana...

Ya da; cevirip cevirip 78 sayfalik bir kitabi okurum boyle zamanlarda korkakca belki de...
Kriton Dincmen'in Hiclik'te Randevu'sunu okurum....
O Fransiz kizinin gercek hikayesini okurum yeniden...
Insan Kardeslerimin bunca; yasami zorlastirmak, cirkinlestirmek, 
icinden cikilmaz hale getirmek icin gosterdikleri aymazliklarini canim aciyarak izledikce, ben de ozlerim "Hiclik'te Randevu" mu...
Ama Dalgalarin O'nu cagiran sesine cevap veren kiz gibi gidemem kolayca o randevuya...
"Yapacak cok isimiz var bu sehirde" diyen Seyhmus Diken'in dizelerini hatirlayarak devam ederim izlemeye Insan Kardeslerimi...
Ve kalirim Dunya'daki randevumda...
Bilmem ne zaman giderim "Hiclik'te Randevu" ma...
Kimse bilmez...

Anjel Dikme
Paris
19.12.2010

Bu yazi Toplumsal Yakinlasma Platformu icin yazilmistir... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder