İnsana Yolculuk

İnsana Yolculuk
www.norradyo.com

26 Aralık 2009 Cumartesi

KIMLIK ISTEMEM


Yardiminiza ihtiyacim var insan kardeslerim...
Benimle biraz empati yapmaya var misiniz?
Birlikte dusunup, birlikte hissedelim mi?
Dusunun!
Ya da isterseniz imgeleyin ...
Tercih sizin...
Yeter ki deneyin benimle birlikte buyumeyi...
Dokuz yasinda, bir kiz cocugusunuz 1962 Diyarbakir dogumlu...
Haziran 1964'ten itibaren Istanbul'dur artik yasayacaginiz sehir...
Adiniz iki tane...
Bir resmi adiniz var; sadece kagit ustunde anlam bulan , zorunluluk,
korkularin dayattigi bir savunma araci, bir tedbir olarak verilmis size aileniz tarafindan...
Turkce bir isim...
Yani bir Turk adi...
Digeri; mensubu oldugunuz etnik kimlige ait bir isim...
Vaftizinizde verilmis size...
Resmi hicbir yerde gecmeyen ama size seslenildiginde baktiginiz tek sesler toplulugu...
Simdi Istanbul'dasiniz, Laleli, Azimkar Sokak'ta, yil 1971...
Bakkala gidiyorsunuz annenizin siparisini almaya...
Karsi komsunuzun oglu Tuncay abiniz her yerde, ya da siz o yasinizda oyle algiliyorsunuz ,KORKUYORSUNUZ...
Bakkalda, sokakta sizi gordugunde oylesine bir nefretle bakiyor ki, urkuyorsunuz, sizden buyuk, 15-17 yaslarinda O...
"Pis gavur, gelme buraya" diyor...
"Pis gavur git yurdumdan" diyor...
Nedir gavur?
Nedir yurt?
Neden pisim ben?
Neden gozlerinde bunca nefret ?
Siz sadece bir cocuksunuz ...
Anlamiyorsunuz...
Ama KORKUYORSUNUZ...
Ve uzuluyorsunuz, hem de cok...
Huzun; bu gunlerden dost oluyor yureginize...
Ileri yaslarda 'neseli huzunlere' donusturseniz de bunu; hep sizinle olacak, hep sizinle kalacak bir arkadasliktir artik deneyimlediginiz...
Bir pazar gunu, bakkaldan seker alip eve donmektesiniz, Tuncay abi ordadir, gelir elinize vurup yere doker aldiklarinizi, nefretle soylenerek...
Korkuyla, aglayarak evinize siginirsiniz.
Evde misafirleriniz vardir, anneniz dayanamaz sizin aglamaniza, (babaniz yoktur evde)
disari cikar, gider karsi komsunuz olan Tuncay' in sokak kapisinin onune
ve "Neden yapiyorsun bunu, cocuklarimi rahat birak" der...
Evdeki misafirleri filan unutturmustur annelik icgudusu...
Tuncay abinin elinde gazoz sisesi vardir, yeni bosalmis...
Anneniz O'nunla konusurken apartmanin icinden annesi ve babasi gorunur;
" Vur oglum vur! " derler
Siseyi havaya kaldirmistir Tuncay...
Korkaktir eli...
Babasi, anasi " Vur oglum vur!" derler ...
Cesaret alir ve vurur Tuncay...
Annenizin kafasi yarilmistir, kanlar akar yuzune...
"Sebebi benim" dersiniz, sucluluk duyarsiniz ve yine 'KORKARSINIZ'...
Cocuksunuz ya, anneniz olecek sanirsiniz...
Kan korkutur...
Kan gormek; hele sevdiginiz birinin kanini gormek nasil yaralayicidir bilir misiniz 9 yasinda bir cocuk icin?
Bu olayi izleyen bir pazar sabahi, babaniz ve iki erkek kardesiniz Yenikapi sahiline inip hava almak icin yola cikarsiniz evinizden...
Giderken yolda; Tuncay abinin babasi gelir karsidan , babaniz bilir korkularinizi, yasadiklarinizi...
"Baba bak; bu Tuncay abinin babasi" dersiniz masumca.
Isten eve , evden ise gidip mahallede kimseyi tanimayan babaniza...
Ailesini korumak icgudusu ile babaniz konusmaya hazirlanir...
"Komsu konusabilir miyiz? Oglunuz ..." demeye kalmaz;
Tuncay abinin babasi bagirmaya baslar avaz avaz...
"Gavurlar gidin yurdumuzdan, pis Ermeniler, burasi bizim vatanimiz"
Babaniz cebinden nufus kagidini cikarir, ofkeyle "Bak burda ne yaziyor? Burda da ay yildiz var, ben de Turk vatandasiyim... Bu ulke en az senin kadar benin de vatanim!" der.
Ama Tuncay abinin babasi avaz avaz bagirmaya devam eder...
"Yetisin! adam olduruyorlar !" diye
"Ahmet bey! Ahmet bey! diye...(Ahmet beyle oyun oynadiklari az ilerideki kahveden yeni cikmistir cunku)
Siz yine cok KORKARSINIZ...
'Keske hic soylemeseydim dersiniz kendi kendinize kahrolarak...
Ahmet bey gelir...
Araya girer...
Bu olay mahkemeye yansir...
Tuncay abinin babasi dava acar; "Ermeniler dort (4) kisi bana saldirdilar" diye ve Ahmet Bey'i sahit yazar...
Mahkeme baslar...
Durusmada babaniza hakim sorar "Dort kisiyle saldirdiginiz dogru mu?"
"Evet hakim bey" der babaniz "Dort kisiydik"
"Nasil yani, kabul ediyor musunuz iddialari?"
"Evet hakim bey; dort kisiydik...Ben ve 9 yasindaki kizim Tulay, 7 yasindaki oglum Suren , 3 yasindaki oglum Isahak" der babaniz...
Hakim anlar ve guler...
Ilerleyen gunlerde karsi tarafin sahidi Ahmet bey; tanidikca sizleri ve ogrendikce gercegi, babanizdan yana sahitlik yapar...
Tuncay abinin babasi bagirir durusmalarda; "Hakim bey bunlar Mahmutpasa'yi istila etmisler, her yerde bunlar var, Ermenistan kurmuslar!..."
Hakim anlar...
Insandir cok sukur...
Azarlar ...Oturtur yerine...
Mahkemeyi babaniz kazanir...
Komsular imza toplamislardir bu gecimsiz aileyi mahalleden yollamak icin...
Sonucu beklemeden tasinirsiniz ordan...
Daha sonra duyarsiniz gittiklerini, memleketlerine donduklerini...
Lise yillarinda okul ikiye bolunur sizin yuzunuzden (!)...
Dokuz yil Bezciyan Ortaokulunda okuduktan sonra, Bakirkoy Kiz Meslek Lisesi'ne kaydolursunuz...
Babaniz izin vermez Samatya ve Beyoglu'nda bulunan Ermeni Liselerinde okumaniza,
cunku tren ya da otobusle yolculuk etmeniz tehlikelere gebedir O'na gore,
Anadolu'da Hay kizlari kacirilmistir ya hep...
Korkar olsa gerek bundan, guzel kizi icin... :)
O yaslarda ofkelenirsiniz ama yillar sonra anlarsiniz bu korkuyu besleyen nedenleri...
Ilk yilidir Lise'nin...
Okul ikiye neden bolunur?
Etnik kimliginizden oturu sizi kabul edemeyenler, size hakaret edenler ve sizi sevip, savunanlar arasinda yasanir bolunme...
Sizinle olan arkadaslarinizin aileleri gelir muduriyete ;
"Bu tur olaylara nasil izin verebiliyorsunuz?" diye hesap sorarlar...
Biraz teselli bulursunuz ama cokca uzulursunuz...
Uzulursunuz; 'tum bunlarin sebebi yine benim etnik kimligim mi?'
'Neden bu hor gorme ve asagilama?
16 yasinizda sunlari not dusersiniz defterinize;
'Tanrim! sayet benim olup olup (noktali) tekrar dirilmem Dunya'ya sulh getirecek ise ,
ben acilar icinde tekrar tekrar, olup olup dirilmeye evet diyorum...
ne olur kurban olarak beni al, yeter ki Dunya'ya sulh gelsin!'
Olaylarin yasandigi gun, kriz halinde, susmadan aglarsiniz...
O ilk ve son aglamanizdir...Uc (3) yil bir daha aglamazsiniz...
Cocuklugunuzdan itibaren; televizyonun siyah-beyaz zamanlari koca koca adamlarin sunlari soyledigini duyar kulaginiz:
"Ermeni irki diye bir irk yoktur."
Sasirirsiniz, karisirsiniz...
Karismaktan otedir bu, bir alt ust olustur...
Gittiginiz okulda farkli bir alfabe, farkli bir dil ogrenirsiniz, 'anadili ' olarak...
Buyukleriniz vardir size; "Hay" (Ermeni) oldugunuzu soyleyen.
Kiliseye gidersiniz cogunluktan farkli olarak...
Ama televizyonda koca koca amcalar; "Buyukleriniz yalan soyler, siz aslinda yoksunuz" derler ...
Kimdir dogruyu soyleyen?
Birileri yalan soylemektedir...
Siz cocuksunuz henuz...
Bilemezsiniz...Anlayamazsiniz...
Sadece karisirsiniz...
Allak bullak olursunuz...
Yillar gecer, buyursunuz...
Etnik kimliginiz ticaret yasaminizda, gunluk yasaminizda, onunuze engeller konmasina sebeptir...
Hakaret ve kufur icin, bazilarinin vazgecilmez malzemesidir...
Ama tum bunlarin yaninda; komsulariniz vardir olesiye sevilesi...
Dostlariniz vardir can verilesi...
Henuz siz 16 yasinizda iken size Marksizmi anlatan, karsi komsunuz bir Mehmet abiniz vardir...
DISK'i anlatir size...
Nasil mucadele verdiklerini, yapilan calismalari...
Hayransinizdir...
Yillar gecer...
Tum ust kimliklerinizden soyunup "INSAN" olmanin erdemli durusunu ogrenirsiniz...
Deneyimlersiniz; "Sevgi" nin tek anahtar oldugunu...
Sadece "SIMDI" de varolmanin gercek ogreti oldugunu...
Ve bilincle, isteyerek, severek, keyifle soyunursunuz tum ust kimliklerinizden...
Amaaa!!!!
Hani su inkar var ya...
Size, soyunmak icin bir omur verdiginiz tum ust kimliklerinizi; bir cumleyle, tek bir sozcukle yeniden giydiriverir...
Iste en zoru, en dayanilmazi budur insan kardeslerim...
Iste tam da burda sizlerden yardim isterim...
Ne yapmaliyiz?
Kendimize karsi sorumluluklarimiz mi?
Yoksa mensubu oldugumuz halka karsi (benim icin daha cok dedelerime karsi) duydugumuz sorumluluklar mi?
Ne yapmaliyim?
Iste tam da burada altust olurum ben...
Iki dedem vardi benim...
Sanmayin ki hergun gecmisi konusurlardi...
Insanlar; yaslaninca gecmislerini yeniden yasarlar bilirsiniz, bu baglamdadir anlattiklari...
Hepsi bu...
Nefreti asla bilmedim, buna sahitlik etmedim...
Sadece endise ve korkuydu bizim icin besledikleri...
Sason'lu dedem; "Katsek lavo, katsek katsek!" "Gidin lavo gidin gidin!" derdi...
Diyarbakir'li dedemin hikayesini zaten biliyorsunuz...
Hatirladiginiz sey sadece 'ACI' iken onlara dair...
Surekli bir inkarin bu insanlara 'yalanci' demek anlami tasidigini bildiginizden
ve ONLAR artik yokken...
Evet ONLAR yokken; kim savunacak haklarini?
Kim konusmali ONLAR in yerine?
Halbuki bana sorarsaniz; Ben BEN'i yasamak isterim sadece...
Cirilciplak 'INSAN' olmanin keyfini deneyimledikten sonra, ne zordur bir bilseniz su etnik kimlik gomlegini giyinmek...
Tum oyunculari gercek Kizilderililerden olusan bir (ilk) film izledim birkac yil once...
Filmde yasli dede, bencil yaklasimlar sergileyen torununa sunu soyluyordu;
"Bizim dilimizde "BEN" sozcugu yoktur , "BIZ" sozcugu vardir"...
Nasil da utanmistim...
Insan kardeslerim boylesi bilge bir ogretiye sahip bu halki "vahsi" diyerek katletmisti...
Utandim ve utaniyorum...
Amerikan yerlilerinin ve diger tum katledilmis halklarin hikayelerini bilsem de, onlar icin ben birebir sahitlik edemem ne yazik ki...
Mensubu bulundugum halkin hikayesine sahitlik edebilirim ancak...
Omrumu bununla gecirmek asla benim tercihim degildir...
Ama inkar hep sorumluluk yukler durur boynuma...
Ben "BEN"i kesfetmekte ve "AN" i yasamayi deneyimlemekte iken,
hafiflemis iken, tekrar ust kimliklerin agirliginda bogulmak istemem!
Yeryuzundeki tum cinayet, katliam ve soykirimlardan utanirim!
Canim acir!
Sussam; o ruhlara ihanet, konussam; kendime ihannettir yasadigim en derin ikilem...
Her inkarda yeniden, tum masum ruhlarin cigliklariyla uyanirken ben...
Iste tam da burda atarim yardim cigligimi...
Ne yapmaliyim insan kardeslerim, soyleyin ne yapmaliyim?


Anjel

3/6/2009
Nussbaumen

Bu yazi DIVRIGI Kultur dergisinde yayinlanmistir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder